Kültürel Mirasın Sürdürülebilirliği ve Müzecilik
Değerli meslektaşımız Arkeolog Dr. Şeniz ATİK tarafından İstanbul Aydın Üniversitesi Anadolu Bil Meslek Yüksek Okulu Mimari Restorasyon Bölümünde “Kültür Mirasının Sürdürebilirliği ve Müzecilik” konulu bir konferans verilecektir.
27.10.2014 tarihinde saat 15.00’de D Blok Mavi Salonda gerçekleştirilecek konferansa tüm meslektaşlarımız davetlidir.
Konferansın Yapılacağı Meslek Yüksek Okuluna aşağıdaki krokiden ulaşılabilir.
http://www.aydin.edu.tr/kroki.html
KÜLTÜR MİRASININ SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ ve MÜZECİLİK
Arkeolog Dr. Şeniz ATİK
Toplumlar varoluşlarından günümüze kadar yaşadıkları süreçlerde birçok eser yaratmışlar, bunlara ev sahipliği yapan topraklar üzerinde de bunları sergilemiş ve yaşatmışlardır. Kültür Varlıkları ya da Kültürel Miras, insanlığın ortak geçmişine ait, içinde yaratıcılık, bilgi, çevreye uyum ve ilerleme izleri de barındıran her türlü somut ve soyut değerlerdir. Toplumların oluşturduğu ve medeniyet olarak algılanan bu birikimler, aslında toplumların kültürlerinin, geleneklerinin, örf ve adetlerinin, gelecek kuşaklara bir aktarımı ve yaşama katkılarıdır. Bu katkılar kimi zaman mimari eser, kimi zaman taşınabilir eserler, kimi zaman da yazılı belge, müzik, şiir, edebiyat olarak toplumun ve bireyin hayatına girmiş, belleğini oluşturmuş ve geleceği kurgulamıştır. Bunların büyük bir kısmını bizler, hayata geldiğimizde, içinde yaşadığımız ortamda adeta doğal olarak bulur ve olağanmış gibi algılarız. Kimi zaman da önemlerini ve yaşantımıza katkısını görmezden gelerek, günlük hayatımızın akışı içinde biraz da umursamaz davranırız. Dahası; onları tanımadan, bize sunduklarının önemini kavramadan, bize pazarlanan, albenisi de olan, bir başka yenilik için hayatımızdan çıkarmakta hiçbir sakınca görmeyiz.
İşte hayatımızdan çıkarmakta hiçbir sakınca görmediğimiz, binlerce ve yüzlerce yıldır varlıklarını sürdüren, sürdürebilen bu değerlerin korunması ve yaşatılması önem taşımaktadır. Bu değerler, günümüz dünyasında, küreselleşmenin de etkisiyle dünya kültür mirası olarak adlandırılıp, koruma-kullanma koşulları da uluslararası standartlarla belirlenmektedir. O nedenle Kültür Varlıklarına sahip olmak belli bir bilgiyi ve bilinci gerekli kılmaktadır. Kültür varlıklarını toplama ve edinmenin başladığı noktada, bunları koruma ve yaşatma sorumluluğunun da sağlanması gündeme gelmektedir.
Kültür varlıklarını korumak ve yaşatmak, sıradan bir iş olmayıp, objelerin cinslerine göre, bulundukları mekânlara göre;-müzelerde, kentlerde ve açık alanlarda olmak üzere-farklılıklar göstermektedir. Günümüzde kültür varlığının bulunduğu ortamın nemi, ışığı, doğal afetlere karşı riskleri, güvenlik koşulları gibi çok yönlü koruma şartları artık herhangi birisinin kişisel olarak rastgele yapabileceği bir durumun ötesine geçmiş, “Kültür Varlıklarının korunması ve sürdürülebilirliğinin sağlanması” pek çok ülkede olduğu gibi, ülkemizde de ulusal ve uluslararası kurallarla ve yasalarla güvence altına alınmıştır. Buna rağmen kimi zaman istense de korunamayacak bir durumla karşı karşıya kalınabilmektedir.
Korumanın sağlanamadığı durumların başında ise; savaşlar, doğal afetler ve en az bunlar kadar tehlikeli olan kaçakçılık ve şimdilerde karşılaştığımız terör saldırıları gelmektedir. Yaklaşık son çeyrek asırda Mısır, Suriye, Irak, Afganistan, Filipinler, Balkanlar–Bosna, Azerbaycan ile bugünlerde ülkemizi de üzülerek dâhil edip, daha saymakla bitmeyecek pek çok ülkede yaşanan savaşlar ve iç savaşlar nedeni ile görülmektedir ki; kaybedilen, tahrip edilen, çalınan kültür varlıklarını, artık ne kurallar ve antlaşmalar, ne de yasalar koruyabilmektedir. Bu arada savaşlarda tarih boyunca kazanan tarafın, elde ettiği eşya (ganimet) üzerinde hukukî bir hakka sahip olduğu ve yağmalamanın önüne geçilemediği gerçeği, kültürel değişimin bir aracı olarak günümüze kadar süregelmiştir. Özellikle Birinci Dünya Savaşı sonrası ve İkinci Dünya Savaşı sonrasında, Kültür Varlıklarının korunması ve tahribatını önlemek adına-çok yakın bir zaman sayılabilecek bir süredir-Kültür Varlıklarının korunması konusunda uluslararası çabalar gösterilmekte ise de gelinen sonuçta, bunların da yaptırımının yeterli olmadığı, son yıllarda yaşanan ve yukarıda sayılan örneklerle karşımıza çıkmaktadır.
Bu durumda kültür varlıklarının korunması konusunda uluslararası hala geçerliği olan ve altına ülkemizin de imza koyduğu; 1954 La Haye Sözleşmesi, 1964 Venedik Tüzüğü ve 1975 Avrupa Mimari Miras Tüzüğü Kültür Varlıklarının korunmasında öne çıkan ana sözleşmeler ve tüzüklerdir.