Tuğba Özdemir – 20/03/2020

Kültürel Mirasın Korunması Çerçevesinde, Aras Boyalıları Kültürü Kurganlarının Tahribat Örneği

Tarihin başlangıcından günümüze kadar süregelen, insanoğlunun yaratmış olduğu değerleri bizler bugün ‘Kültürel Miras’ olarak adlandırmaktayız. Bu değerler geçmişi aydınlatmasının yanında araştırmacılara da birer ışık kaynağı olmaktadır. Arkeolojik buluntular özellikle yazının bulunmadığı durumlarda tarih araştırmaları için büyük önem kazanmaktadır. Bulunan bir arkeolojik eserin formu, rengi, şekli veya üzerindeki betimlemesi bölgeler arası kültür alışverişine, sanat anlayışına ya da o bölgeyi temsil eden form hakkında bilgi sahibi olmamızı sağlar. Bu yazımızda tarih lisans öğrencisi olarak katıldığımız arkeolojik yüzey araştırması örneği üzerinden yola çıkılarak kültürel varlıkların (doğal nedenlerden değil, insan etkisinden) korunmasının önemi üzerinde duracak ve Aras Boyalıları Kurganlarının tahribatına değineceğiz. Öncelikle kültürel mirasın korunması konusuna değinmek önemlidir. Araştırmacıların buldukları değerleri doğru bir şekilde analiz edip yorumlayabilmesi bu kültür varlıklarının korunmuş veya tahrip edilmemiş olmasıyla elde edilebilir. Çoğu zaman bir şeyleri yıkmak ve yok etmek daha kolay olmuştur. Çaba sarf edip değerlerimizi korumak ise her bireyin bir sorumluluğudur. Kültürel mirasın korunma sorunu Fransız İhtilali’nin ve sanayideki gelişmelerin etkisiyle de uluslararası bir boyut kazanmıştır. Uluslararası gelişmelere öncülük eden ülkeler arasında İtalya, Fransa ve İngiltere yer almaktadır. Kentlere ve tarihi yapılara çok büyük zararlar veren Birinci ve İkinci Dünya Savaşları sonrasında ise ‘Kültür Varlıklarının Korunması’ konusunda etkili olan uluslararası kuruluşlar ve tüzükler ortaya çıkmıştır. 

Bütün insanlığın ortak mirası olarak kabul edilen evrensel değerlere sahip kültürel ve doğal sitleri dünyaya tanıtmak, toplumda söz konusu evrensel mirasa sahip çıkacak bilinci oluşturmak ve çeşitli sebeplerle bozulan, yok olan kültürel ve doğal değerlerin yaşatılması için gerekli iş birliğini sağlamak amacıyla UNESCO’nun 17 Ekim-21 Kasım 1972 tarihleri arasında Paris’te toplanan 16.Genel Konferansında sorunun uluslararası bir sözleşme konusu yapılmasına karar verilmiştir ve 16 Kasım

1972’de Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunmasına Dair Sözleşme kabul edilmiştir. Bu sözleşme Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 14.4.1982 günü ve 2658 sayılı kanunla kabul edilmiş ve bir iç hukuk belgesi haline gelmiştir. 

Buraya kadar değindiğimiz kültürel miras nedir ve korunması hakkında bilgileri bir kenara bırakarak kurganlara değinmek istiyoruz. Kurgan nedir sorusuna bizim cevabımız; gömütün üstüne yapılan üzerine taş ve toprak yığma yoluyla oluşturulan küçük tepedir. Derin ve çokça tarihsel bilgi vermesi dolayısıyla kendi alanında önemli bir kaynaktır.  Ölüm insanın yaşamının sonlandığı olağan bir varoluşsal durumdur. Bu durum kimi inanışlara göre hayatın sona erdiğini kimine göre de yeni bir hayatın başladığı andır. Bu geçiş anının günümüze yansıması, insanların yaşadıkları coğrafya ve içinde bulundukları yaşam tarzıyla doğrudan ilişkilidir. Bu yüzden ortaya çıkan ölümle ilgili geleneklerden bazılarında, kimileri ölülerini toprak içine doğrudan gömüp, toprağa sunarken; kimileri taş ya da mermer gibi dayanıklı maddelerden yapılmış mezarlarda saklamışlardır. Netice olarak bu saklama işleminden günümüze birtakım değerler farkında olunmadan aktarılmış bulunmaktadır. Böylelikle kurganların işlevsellik yönü artmıştır. Kurganlar sayesinde araştırmacılar, araştırılan bölgenin veya uygarlığın hakkında çeşitli bilgileri aydınlatma fırsatı yakalayabilir. Bireyin ekonomik durumunu, dönemin veya uygarlığın sanat anlayışını, bulunan coğrafyadaki ölü gömme geleneklerini; süs eşyaları, seramikler, taş aletler, taş temeller, tohum, kemik, polenler ve o coğrafya da yaşamış olan hayvan kalıntıları ile yorumlayabiliriz.

Asıl konumuza dönecek olursak; 2018 yılında katıldığımız Ağrı-Iğdır Orta-Son Tunç Çağı Aras Boyalıları Kültürü, Kale, Nekropol, Yerleşim Yerleri ve Çanak-Çömlekleri Yüzey Araştırması’nda geçmişteki insanların yaptıkları sanat objeleri veya eserlerinin günümüze kalması gereken mirasının vurdumduymaz bir şekilde nasıl tahrip edilmiş olduğunu sizlere aktarmak istiyoruz. Aras Boyalıları Kültürü hakkında olan bu yüzey araştırmasında, sahadayken birçok kurgan (mezar) ile karşılaştık. İlk yüzey araştırması deneyimimiz olduğu için oldukça heyecanlı idik. Sahada karşılaştığımız manzaralar neticesinde gerçekten ülkemizde bilim dışı kazılarla yapılan o büyük tahribatın canlı şahidi olduk. Yaklaşık 50 adet bulduğumuz kurganların çoğu açılmış etrafa seramik parçalarının kalıntıları atılmıştı. Bizlere belki de form temsil edebilecek bu parçaların etraftan kırıntılarını dehşet içinde topladık desek çokta abartmış olmayız. Muhtemelen iş makinesi ile derin bir şekilde kazılan kurganın içine giren kişinin geri çıkması oldukça zor olacağından bunu denemedik bile. Bu manzara bize ülkemizde kaçak kazılar yapılırken definecilerin hiçte masraftan çekinmediğini, iş makinesi ile sahaya girip etrafı nasıl talan ettiğini en net şekilde göstermiş oldu. Sahada ilerlemeye devam ettiğimizde, tam şaşıracak başka bir şey olmaz demişken etraftaki köylülerin meraklı bakışlarına da maruz kalmıştık. Arabası ile etrafımızda sürekli dönenlerden mi bahsedelim, yoksa uzaktan durup nerelerde yürüdüğümüzü anlamaya çalışanları mı bilemiyoruz. Dünyada sadece kendi çıkarları için yaşayan bencil insanlar, arkeolojik kazı dendiği zaman çıkacak veya çıkabilecek olan parçaların sadece altın ve gümüş kısmıyla ilgilenmektedir. Orada yaşayan insanlar evlerinin önünden veya tarlalarından çıkan seramik parçalarının çokta bir önemi yokmuş gibi davranmaktaydılar. Bu durum bize oldukça garip gelmişti. Sonuçta oradan çıkan seramikler günümüzden yıllar önce bu bölgede yaşamını sürdüren insanlar tarafından ortaya konmuştu. Belki o seramiklerde yiyeceklerini sakladılar veya ticarette kullandılar, o kadar muhteşem ki bizler bu objeleri bulup neler yaptıklarını bizler tahmin etmeye çalışıyoruz…

Geçirdiğimiz bir haftalık yüzey araştırması deneyimimizi daha da detaylandırmadan ve siz değerleri okuyucuları da sıkmadan şu bilgiyi vermek isteriz. Katılmış olduğumuz arkeolojik yüzey araştırmasının 2 yıllık çabası sonucunda Iğdır Merkez Çarıkçı ve Küllük Köyleri bölgesinde bulunan ortalama 5 bin yıllık Kurgan Mezarlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve ilgili kurumların katkısıyla 1.derecede arkeolojik sit alanı olarak ilan edilmiştir. İçinde bulunduğumuz araştırmanın değerini görmek bizi oldukça sevindirmiştir. Sonuç olarak, ülkemizde kültürel miras kavramının önemini yaşlısından gencine ne zaman doğru bir şekilde aşılayıp, insanımızı bilinçlendirmeyi başarırsak belki o zaman bu kaçak kazıları ve definecilerin verdiği zararları en aza indirmiş olacağız. Böyle bir süreçten sonra da elimize daha sağlam eserler geçebilecek ve kültürel mirasımıza daha çok değerler katabileceğiz, en azından bir umutta olsa biz böyle hayal etmek istiyoruz. Ancak tüm bu yaşanmışlıkları da göz önüne aldığımızda kültürel mirasa bakış ve mirasımıza verilen zarar bizi derinden üzmektedir. Toplumların ve o toplumlarda yaşayan insanların bir kısmı kültürel miras ögelerini ticaret, altın, gümüş ve paradan ibaret görmesi neticesinde kültür ögelerimizi koruyamamakta ve tahribatı sadece dehşet içinde izlemekle kalacağız. Kültürel mirasımıza sahip çıkamadığımız sürece, bizlere yol gösterici olan değerlerin geçmişteki yerini aydınlatmakta zorlanmaya devam edeceğiz. Son olarak bilim dışı kaçak kazılara kesinlikle karşı çıkmamız gerektiğinin altını çiziyor ve yazımızı burada sonlandırıyoruz.