Arkeoloji hakkında haber yazmak: Nelere dikkat etmeli, nereden başlamalı?
Geride bıraktığımız 2018’in Mayıs ayında, Türkiye’nin farklı bölgelerinden 29 ilde toplam 3601 kişiye “Arkeoloji ile ilgili bilgiye hangi kaynaktan ulaşıyorsunuz?” sorusu soruldu. Çoktan seçmeli olan bu soruya 100 kişiden 37’si televizyon, 34’ü internet, 10’u gazete ve dergiler yanıtını verdi.*
Bu soru, Ankara İngiliz Arkeoloji Enstitüsü’nün yönetimindeki SARAT Projesi’nin** toplum ve arkeoloji ilişkisi üzerine gerçekleştirdiği kamuoyu anketinde yer alıyordu. Soruya verilen yanıt, toplumun arkeoloji hakkında bilgi almasında medyanın rolüne dair anlamlı bir sonuç veriyor. Peki medya bu rolün farkında mı, dahası önemsiyor mu? Arkeoloji haberlerinde sıklıkla yapılan hatalar, yanlış perspektifler, bağlamından çıkarılan tartışmalar arkeoloji dünyasında gündeme gelirken, medya tartışmalardan ne kadar haberdar?
SARAT Projesi olarak önümüzdeki aylarda arkeoloji haberciliği üzerine Türkiye’nin farklı bölgelerinde atölyeler yapmayı planlıyoruz.
Bu atölyelerde ulusal ve yerel kuruluşlarda çalışan muhabirler ve editörlerle bir araya gelerek temel bazı ilkeleri anımsamak, arkeoloji haberlerinde niteliğin artırılması için onlara destek sunmak ve bu haberlerin yazımında yaşadıkları sorunları belirleyerek bunları azaltmanın yollarını bulmayı amaçlıyoruz.
Atölyelere kısa süre kala, NewsLabTurkey için de arkeoloji haberlerinde dikkat edilmesi gereken noktalar üzerine küçük bir rehber hazırladık.
Tarihi eserlere fiyat biçmeyin
Türkiye’de haber ajanslarının ele aldığı arkeoloji haberlerinde, tarihi eser kaçakçılığı operasyonları büyük bir yer tutuyor. Haberlerin diline dikkat ettiğimizde ise sıklıkla “Piyasa değeri 10 milyon lira olan tarihi eser ele geçirildi” gibi başlıkları görüyoruz.
Uluslararası sözleşmeler ve ulusal mevzuatlar arkeolojik eserleri insanlığın ortak mirasının unsurları olarak korumaya alır. Bu şu anlama geliyor, gazeteciler kaçakçılıkla ele geçirilen eserlere tahmini bir fiyat vererek aslında yasa dışı bir piyasanın dilini kullanmakla kalmıyor, aynı zamanda büyük piyasa rakamları vererek definecilik ve eser kaçakçılığına da özendirmiş oluyor.
Gazetecilerin elbette böyle bir niyeti yok ve olmamalı, peki neden fiyat biçiyorlar? Arkeologlara göre, muhabirlere bilgi veren güvenlik güçleri, operasyonun ne kadar büyük olduğunu göstermek için iddialı piyasa fiyatları vererek gazetecileri yönlendiriyor.
Böyle bir haberi yazarken, eserleri fiyat bilgisiyle öne çıkarmaya çalışmayın, ait oldukları dönem, nereden ve nasıl çıkarıldığıyla ilgili tahminler gibi bilgilere yer verin. Editörseniz ajanstaki haberde varsa fiyat bilgilerini temizleyin, bu eserlerin yasa dışı kazılar ve kaçakçılık yollarıyla dolaşıma sokulan ya da sokulmak üzere olan eserler olduğunu öne çıkarın. Gazetecilerin görevi insanlığın ortak tarihini anlatan kültürel miras eserlerine fiyat biçmek olmamalı, bundan sakının.
Definecilik sadece yasa dışı faaliyetler bağlamında haberleştirilmeli
SARAT’ın gerçekleştirdiği aynı ankette katılımcılara “Yakın çevrenizden define bulan oldu mu?” diye soruldu. 100 kişiden 7’si bu soruya “Evet” yanıtını verdi. Sayı ilk başta az gibi görünebilir ama dikkatli bakıldığında korkutucu bir rakamla karşılaşılıyor. Türkiye’de defineciliğe yoğun bir merak var ve bu merak ören yerlerine, arkeolojik kalıntılara, kültürel miras değerlerine zarar veriyor.
Medyanın bu konuda katı bir tutum alması gerek, sadece dinamitle patlatılan tarihi yerlerin haberini yapmakla yetinmemeli, aynı zamanda “Hazine bulundu”, “Altın haritasının sırrı”, “Türkiyeli Indiana Jones” gibi haber perspektiflerinden de uzak durmalı, dahası eleştirel bir tutum takınmalı.
Örneğin, yakın zamanda bazı defineciler sürpriz biçimde bir “defineci derneği” kurdular. Türkiye’de özel bazı koşullar altında resmi izin alınarak yapılan define arama dışında tüm definecilik faaliyetleri yasa dışıyken bu derneğin kurulmasına nasıl izin verildiği önemli bir ayrıntıydı. Fakat medya definecilerin dernekleştiğini adeta bir halkla ilişkiler kampanyasının parçasıymış gibi haberleştirirken, arkeologlarınsa “kızgın” olduklarını söylemekle yetindi.
Netleştirmekte fayda var: Defineciler arkeologların alternatifi değildir. Bir arkeolojik kazı sadece eser bulmaya yönelik yapılmaz. Her katmandan kronolojik bilgi, o dönemdeki savaşlar ve siyasi olaylar, yaşama düzeni, inanç hatta beslenme tarzı ve kültürel özellikler gibi birçok bilginin ortaya çıkmasını sağlar. Böylelikle bulunan eserler de kendi dönemleriyle ilgili bizlere bir şey anlatabilen eserler hâline gelir. Defineciler buldukları eserleri müzelere götürseler dahi, bilimsel yöntemlerden uzak kazı yapıldığı için bize hikâyeyi anlatacak tüm veriler (yer, zaman, bağlantılar) geri dönülmez biçimde yok olmuştur dolayısıyla üretilecek/edinilecek bilgi de çok eksik ve yoksun kalır.
Size ilginç geldiği için yer verdiğiniz bir haberin bile ören yerlerinde böylesi bir talana davetiye çıkarabileceğini unutmayın.
Zaman kavramını hafife almayın
Arkeoloji haberlerinde sıklıkla zaman yazımlarında ve arkeolojik dönemlerin aktarılmasında hatalar yapılıyor. Sadece MÖ ve MS hatası yapmanız durumunda ya da bir sıfır eksik ya da fazla yazdığınızda araya yüzyıllar hatta binyıllar girebileceğini, uygarlıkların, çağların değişeceğini unutmayın.
Haberi daha ilgi çekici kılmak için gerçekten emin değilseniz “en eski” kavramını kullanmayın, zira dünyanın farklı bir bölgesinde daha eski bir zamana tarihlenmiş benzer bir eser bulunmuş olabilir. Zamanlarla, arkeolojik dönemlerle ilgili kafa karışıklığınız varsa haberi yaparken görüştüğünüz arkeologlara son bir kez daha sorun. Yazdığınız her bilgiyi son bir defa kontrol etmeye çalışın.
Doğru uzmana ulaşmak haberin bağlamını değiştirebilir
Arkeoloji bilimi, konu uzmanlık gerektirdiği için gazetecilerin haber yaparken daha dikkatli olmasını gerektirebilir. İyi ve hatasız bir haber yazmanızda önemli etkenlerden biri de doğru uzmana ulaşmaktır. Neolitik bir kazıyla ilgili sorunuzu popüler bir Osmanlı tarihçisine sormak yerine o alanda uzmanlaşan bir arkeoloğa sormayı deneyin.
Bir restorasyon haberi yaparken, restorasyonu bilimsel olarak değerlendirebilecek bir restorasyon mimarına, konservatöre ulaşmaya çalışın. Çalışma alanlarına göre bulduğunuz uzmanlar size kendi izlenimlerine dayalı yorumlar yapabilirler; konunun uzmanını bulduğunuzda daha net konuşabildiklerini göreceksiniz.
Ancak arkeologların da Türkiye’deki birçok konudan azade olduklarını düşünmeyin. Bilimsel kazı yürüten, fakültede ders veren bir arkeolog basına görüş vermekte belli çekinceler duyabilir ya da siyasi görüşleri nedeniyle de konuşmak isteyebilir.
Bu durumda onlara haberi nasıl bir bağlamda hazırladığınızı net biçimde anlatın, birden fazla uzmandan görüş almaya çalışın. Gerekirse arkeologlarla anonim biçimde görüşün ve haberde isimlerine yer vermeyin.
Kültürel miras haberlerini araçsallaştırmayın
Son dönemde arkeoloji ve kültürel mirasla ilgili haberlerde en çok işlenen temaların restorasyon projeleri olduğu söylenebilir. Bu haberler çoğunlukla restorasyonun “facia gibi olması”, tarihi esere verilen zarar gibi temalar etrafında şekilleniyor.
Bazen de bu temalar, siyasi kutuplaşmanın bir aracı olarak kullanılarak iktidar karşıtlığı ya da yakınlığı çevresinde bir bağlama yerleştiriliyor. Restorasyonun iyi ya da kötü yapılmış olmasıyla ilgili mutlak bir cevap arayışı, restorasyonla ilgili farklı bilimsel görüşlerin göz ardı edilmesine yol açıyor.
Bu haberlerde siz mutlak bir yargıya varmak zorunda değilsiniz, bazen uzmanlar bile aynı görüşte olmayabilirler. Birden farklı görüş almayı deneyin ve farklı bakış açılarından uzmanlara haberinizde yer vermeye çalışın. Çok yönlü ve bilgi bakımından daha zengin bir haber yaptığınızda, okur da daha objektif bir fikre sahip olacaktır.
Haber perspektifinizi genişletin, çıkış noktanızı değiştirin
Elbette restorasyon adıyla yapılmış kötü örnekler de mevcut fakat medyaya yansıyan bazı örnekler arkeolog, konservatör ve restorasyon uzmanlarının hiç de “facia” olarak değerlendirdiği örnekler değildi. Çıkış noktanızı “facia” bağlamıyla daraltmayın, doğru sorular size doğru cevapları da getirecektir. “Bu restorasyon kötü mü yapılmış?” yerine, “Bu restorasyon niye yapıldı?”, “Bu restorasyon gerekli miydi?”, “Hangi yöntemler kullanıldı?”, “Yıkılmak üzere olan bir eseri korumak için mi yoksa turizm endişesiyle mi yapıldı?”, “Yürütücü kurum ya da şirket nasıl bir çalışma bir yaptı?” gibi sorularla başlayın.
Bu konuda akla ilk gelen örnek, “Aspendos’a mutfak mermeri döşendi” başlığıyla haberleştirilen Aspendos Tiyatrosu’nun merdivenlerinde yapılan restorasyon çalışmasıydı. Haber tümleme yapılan basamakların çıplak gözle seçilecek kadar açık renkli olması üstüne kurulmuştu. Haber yapılırken bir restorasyon uzmanından görüş de alınmamıştı. Ancak günümüzde kabul edilen evrensel ilkelere göre restorasyon yapılan kısmın aslıyla birebir aynı görünmesi hedefi güdülmez, hatta farklılığın belli olması gerekir. Bir uzmana sorulsaydı, kullanılan malzemenin uygunluğu, malzemenin uzun yıllar sonra alacağı renk, çalışmalar sırasında orijinal kısımlara zarar verilip verilmediği gibi birçok farklı konu araştırılabilirdi.
Arkeologların asıl dikkat çektiği konu, Aspendos’a restorasyonun gerçekten gerekli olup olmadığıydı, medya bu konuyu gündemde tutabilirdi, fakat haberin yapılış biçimiyle tartışma bağlamından çıktı, “mutfak mermeri” gözde oldu.
Tematik haberlere yönelin
Arkeoloji haberleri kazılardaki keşifler ile tahribat ve talan temaları arasına sıkışmış durumda. Oysa ki arkeoloji gazeteciler için sadece bir olay olduğunda haber yapacakları bir alandan çok daha fazlasını içeriyor.
Tematik düşünebilir, bir soru etrafında haberinizi sıfırdan örebilirsiniz. Bulunduğunuz bölgede yürütülen kazılardan şu zamana kadar ne öğrenildiği, kentin tarihinin nasıl değiştiği bir konu olabilir. Bir arkeolojik kazı döneminde bir günün baştan sona nasıl geçtiğine odaklanabilirsiniz ya da artan restorasyon projelerinin ekonomi politiği gibi konuları araştırabilirsiniz.
Örneğin, definecilerin blog ve sitelerine göz atabilir, kültürel tahribata neden olan bu merakın altındaki inanç ve hurafelerle örülü dünyayı irdeleyebilirsiniz. Daha teknik haberler istiyorsanız koruma kurullarındaki işleyişe, projelerin ihale süreçlerine, kalkınma projeleri sırasında açığa çıkan arkeolojik kalıntıların durumuna odaklanabilirsiniz. Bir arkeoloğa “Bu sezon kazınızda ne tür eserler buldunuz?” sorusunu sormak yerine, “Bu sezon ve daha öncekilerde kazılardan ne tür bilgilere ulaştınız?” diye sormanız bile daha farklı bir sonuç doğuracaktır.
Son bir örnek vermek gerekirse, Hasankeyf’te Ilısu Barajı nedeniyle taşınan birçok eserin haberi “taşıma eylemi”nin kendisine odaklanmıştı. Kültürel miras eserlerinin bulundukları doğal çevre içinden taşınmasının günümüzde tercih edilmemesi bir yana, bu haberlerde Hasankeyf’in sular altında kalacak olmasıyla ilgili bir bilgi de yoktu. Bu tarz haberleri sürecin öncesini de hatırlatan bölümlerle, uzman görüşleriyle de zenginleştirebilirsiniz.
*Bu soruya verilen tüm yanıtlar şöyle: Televizyon %27, müzeler %35, internet %34, arkeolojiye ilgim yok %24, kitaplar %18, seyahat %17, gazete ve dergiler %10, kişilerden %8, konferans, seminer %2, okul %2, diğer %1.
**SARAT Projesi (Safeguarding Archaelogical Assets of Turkey) Ankara İngiliz Arkeoloji Enstitüsü’nün Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırmaları Merkezi (ANAMED) ve Uluslararası Müzeler Konseyi İngiltere Şubesi (ICOM UK) ile ortaklaşa yürüttüğü bir projedir. SARAT, Türkiye’de arkeolojik varlıkların korunması ve kurtarılması için eğitim, atölye ve araştırma çalışmaları yapar. Daha fazla bilgi için saratprojesi.com adresini ziyaret edebilirsiniz.
Haber: NewsLabTurkey.org, Nur Banu Kocaaslan